Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. e S. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Yani ortada uzay yoktur. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Evrendeki zamanın durumu budur. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. 140. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. 140Prof. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. . Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. ” Richard Muller a. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. g. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede.

Zaman Nedir?

” Richard Muller a. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. g. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Evrendeki zamanın durumu budur. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. . Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. 140. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Yani telefon görüşmesi olamazdı. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. e S. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Yani ortada uzay yoktur. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. 140Prof.