Ali Sirmen: Kader mi?

 
Ali Sirmen: Kader mi? Ali Sirmen: Kader mi?

Ve hemen yapıştırıyor: “Eyvah şimdi düşeceğim. Bunlardan biri öneriyi reddediyor. Yine televizyonda programları izlerken son günlerin en önde gelen tartışma konularından biri: Tarikatlar, cemaatler gözlerini milli eğitime, okullara dikmişler. Tabii şoförün kulağını büküyorlar: “Aman dikkat et, geçenlerde Tahsin’in başına geleni unutma! İki de çocuk bıraktı arkasında.  Haldun Solmaztürk olayın pek sıradan olmadığını söyledi. ",. Sordum:-Şimdi söyle ulan, kaza kader mi değil mi?Ama söyle Allah aşkına teğmenim, kaza kader mi değil mi?”Hadi söyle bakalım şimdi!. Kimse bir umar tavsiye edemiyor. Dayadım tabancayı kafasına. Sevgili,5-6 Şubat gecelerini televizyonun başında Hatay, Malatya depreminin birinci yıldönümü görüntülerini izleyerek geçirdim. Bir şey olmaz evelallah!Hem de kaza dediğin nedir ki? Kaza kader. Tarikat ve cemaatler TSK’nin başında bir kader midir, değil midir hep beraber göreceğiz. yüzyılda varabildiği zekâ, merhamet, diğerkâmlık, dürüstlük, sevgi ve anlayış düzeyi hakkında hem hüzünlendirecek hem de utanılacak duygularla başbaşa kalıyorum. İnatçı, dediğim dedik. Devlet de bunları isteyenlere peşkeş çekmeye hazır. Otobüsten bileti aldık. Şoför anlatmaya başlıyor: “Teğmenim benim bir sınıf arkadaşım var. Aldım yanıma, başladı söylenmeye. ”Şoför bıçkın. Geçen gün Samsun’a gidiyoruz. Bu yine de dayatıyor, kaza kader değildir diye. Benim de yine böyle bir Temel fıkram var: Temel yolda yürürken bir yandan da gazetesine bakıyor. Ona iki kişi daha katılıyor. Bir emir geldi İstanbul’a gideceğim.  Sonunda resmi takmak istemeyen bu üç kişiyle onların bu davranışını kınayan dört arkadaşı arasındaki tartışma soruşturma konusu oluyor. Çünkü Atatürk resmini takmayı reddedenlerle bu hareketi kınayanlar aynı yaptırıma uğruyorlar. Çektim arabayı sağa. . Tahsin’i de daha yeni kaybetmişiz. Ve deprem hamakatın çaresizliği içindeki adam için değiştirilemez bir kader olarak kalıyor. Yürek parçalayıcı ve insanın 21. ”Artık deprem konuşulmasından sıkıldım.  Sayıları üçe çıkıyor. İleride bir muz kabuğu görüyor. Beni yedek teğmen olduğum için olsa gerek şoförün yanındaki mahalle aldılar. Kafam iyice bozuk. Bu gibi durumlarda hep isyanla karışık olan şunu soruyorum: “Bu kadar hamakat, bu kadar vurdumduymazlık, bu kadar gaddarlık, bu kadar hak tanımazlık, bu kadar sevgisizlik kader mi?”***Kaç yıl oluyor, Bayburt’ta yedek subay askerliğimi yapıyorum. Hepsi boş laf. Tuzla’da piyade okulunda bir törene gitmek için dışarı çıkmaya hazırlanan genç asteğmenlere Atatürk resmini yakalarına takmaları söyleniyor. . Geçenlerde yaşadığımız bir olayı emekli Tuğgeneral Haldun Solmaztürk bir programda anlattı. Kimse bir çıkar yolu gösteremiyor.  Gerçekten de üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir olayla karşı karşıyayız. Üçü resim takmak istemeyen, dördü de bunların o davranışına karşı çıkan olmak üzere yedi kişi hakkındaki karar şöyle oluyor: Yedi teğmenin de aynı suçtan TSK’den ihracına karar veriliyor. Onların bu davranışını yadırgayan dört arkadaşı daha tartışmaya katılıyorlar. Programa katılan Haldun Solmaztürk bu kararın son derece yadırgatıcı olduğunu söylüyor. Olacağı varsa olur. Bayburt’tan çıkıp Ziganaları tırmanarak başlayan yolculuğumuz ilginç geçiyor. Şimdiye kadar konuştuklarımızın hepsi boşa gittiğine göre bari konuşmayalım ve canımız sıkılmasın. Hüzünleniyorum. Hangimiz hayatta böyle bir durumla karşılaşmadık? Şoför ulusal tepki koyuyor ortaya. Tartışmaya başlıyorlar. Sohbet ediyoruz. ***Gerçekten de kararı anlamak mümkün değildir.

Ali Sirmen: Kader mi?

Onların bu davranışını yadırgayan dört arkadaşı daha tartışmaya katılıyorlar.  Sayıları üçe çıkıyor. ”Artık deprem konuşulmasından sıkıldım. Devlet de bunları isteyenlere peşkeş çekmeye hazır. Benim de yine böyle bir Temel fıkram var: Temel yolda yürürken bir yandan da gazetesine bakıyor. Beni yedek teğmen olduğum için olsa gerek şoförün yanındaki mahalle aldılar. Tuzla’da piyade okulunda bir törene gitmek için dışarı çıkmaya hazırlanan genç asteğmenlere Atatürk resmini yakalarına takmaları söyleniyor. . ***Gerçekten de kararı anlamak mümkün değildir. Kafam iyice bozuk. .  Sonunda resmi takmak istemeyen bu üç kişiyle onların bu davranışını kınayan dört arkadaşı arasındaki tartışma soruşturma konusu oluyor. Kimse bir umar tavsiye edemiyor. Geçenlerde yaşadığımız bir olayı emekli Tuğgeneral Haldun Solmaztürk bir programda anlattı. Tarikat ve cemaatler TSK’nin başında bir kader midir, değil midir hep beraber göreceğiz. Yürek parçalayıcı ve insanın 21. Sohbet ediyoruz. Bir emir geldi İstanbul’a gideceğim.  Haldun Solmaztürk olayın pek sıradan olmadığını söyledi. Sevgili,5-6 Şubat gecelerini televizyonun başında Hatay, Malatya depreminin birinci yıldönümü görüntülerini izleyerek geçirdim. Tabii şoförün kulağını büküyorlar: “Aman dikkat et, geçenlerde Tahsin’in başına geleni unutma! İki de çocuk bıraktı arkasında. Bunlardan biri öneriyi reddediyor. Çünkü Atatürk resmini takmayı reddedenlerle bu hareketi kınayanlar aynı yaptırıma uğruyorlar. Hüzünleniyorum. Hangimiz hayatta böyle bir durumla karşılaşmadık? Şoför ulusal tepki koyuyor ortaya. Olacağı varsa olur. Bu yine de dayatıyor, kaza kader değildir diye. ",. Şoför anlatmaya başlıyor: “Teğmenim benim bir sınıf arkadaşım var.  Gerçekten de üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir olayla karşı karşıyayız. Programa katılan Haldun Solmaztürk bu kararın son derece yadırgatıcı olduğunu söylüyor. Kimse bir çıkar yolu gösteremiyor. Bu gibi durumlarda hep isyanla karışık olan şunu soruyorum: “Bu kadar hamakat, bu kadar vurdumduymazlık, bu kadar gaddarlık, bu kadar hak tanımazlık, bu kadar sevgisizlik kader mi?”***Kaç yıl oluyor, Bayburt’ta yedek subay askerliğimi yapıyorum. Ve hemen yapıştırıyor: “Eyvah şimdi düşeceğim. Aldım yanıma, başladı söylenmeye. İnatçı, dediğim dedik. Bayburt’tan çıkıp Ziganaları tırmanarak başlayan yolculuğumuz ilginç geçiyor. Otobüsten bileti aldık. ”Şoför bıçkın. Çektim arabayı sağa. Sordum:-Şimdi söyle ulan, kaza kader mi değil mi?Ama söyle Allah aşkına teğmenim, kaza kader mi değil mi?”Hadi söyle bakalım şimdi!. Bir şey olmaz evelallah!Hem de kaza dediğin nedir ki? Kaza kader. yüzyılda varabildiği zekâ, merhamet, diğerkâmlık, dürüstlük, sevgi ve anlayış düzeyi hakkında hem hüzünlendirecek hem de utanılacak duygularla başbaşa kalıyorum. Ve deprem hamakatın çaresizliği içindeki adam için değiştirilemez bir kader olarak kalıyor. Hepsi boş laf. Dayadım tabancayı kafasına. Şimdiye kadar konuştuklarımızın hepsi boşa gittiğine göre bari konuşmayalım ve canımız sıkılmasın. Geçen gün Samsun’a gidiyoruz. İleride bir muz kabuğu görüyor. Tahsin’i de daha yeni kaybetmişiz. Yine televizyonda programları izlerken son günlerin en önde gelen tartışma konularından biri: Tarikatlar, cemaatler gözlerini milli eğitime, okullara dikmişler. Tartışmaya başlıyorlar. Üçü resim takmak istemeyen, dördü de bunların o davranışına karşı çıkan olmak üzere yedi kişi hakkındaki karar şöyle oluyor: Yedi teğmenin de aynı suçtan TSK’den ihracına karar veriliyor. Ona iki kişi daha katılıyor.