Türk muhafazakarlığı dönüşebilir mi?

 
Türk muhafazakarlığı dönüşebilir mi? Türk muhafazakarlığı dönüşebilir mi?

. Sorumlulukları da çok yüksek. Muhafazakâr dönüşüm öncelikle tarihi hakikatlerden kaçmadan tarihi doğru okumak ve konuşlandırmaktan geçmekte. Bu konuya kafa yoran alt yapısı olan siyasetçi ve aydınların işleri çok zor. 1699 Karlofça’dan sonra sürekli toprak kayıpları ve yenilgiler sadece Devleti-ali-Osmaniye’nin yöneticilerini değil kurucu unsurun çekirdeği Sünni-Türk Müslüman halkı da kaygılandırıyordu. Ama işin sonun da Osmanlı bürokrasisi, konuyu sadece askeri ve bürokratik reformlara bağlamıştı. Bazı Osmanlı mütefekkirleri, Bernard Lewis’in dediği gibi adeta bugünleri anımsatırcasına gerilemenin nedenini gerçek İslam’dan uzaklaşmak, gece namazlarını ihmal etmek gibi sebeplere de bağlamaktaydı. Ordu düzeninin değişimi, kıyafetlerin değişmesi ve yüksek borçlarla yeni ateşli silahların alınması süreci başlamıştı. Bunun metodu da önyargısız yeni bir paradigma inşasından geçmekte. Abdülaziz’in bu meyanda oluşturduğu donanma bir ara dünyada en güçlü ilk beşe girmesine rağmen ekonomik, yönetimsel ve siyasal sebeplerle Abdülhamit döneminde sıralamada on altıya kadar inmişti.

Türk muhafazakarlığı dönüşebilir mi?

. Muhafazakâr dönüşüm öncelikle tarihi hakikatlerden kaçmadan tarihi doğru okumak ve konuşlandırmaktan geçmekte. Ordu düzeninin değişimi, kıyafetlerin değişmesi ve yüksek borçlarla yeni ateşli silahların alınması süreci başlamıştı. Ama işin sonun da Osmanlı bürokrasisi, konuyu sadece askeri ve bürokratik reformlara bağlamıştı. Bazı Osmanlı mütefekkirleri, Bernard Lewis’in dediği gibi adeta bugünleri anımsatırcasına gerilemenin nedenini gerçek İslam’dan uzaklaşmak, gece namazlarını ihmal etmek gibi sebeplere de bağlamaktaydı. Sorumlulukları da çok yüksek. Bu konuya kafa yoran alt yapısı olan siyasetçi ve aydınların işleri çok zor. Abdülaziz’in bu meyanda oluşturduğu donanma bir ara dünyada en güçlü ilk beşe girmesine rağmen ekonomik, yönetimsel ve siyasal sebeplerle Abdülhamit döneminde sıralamada on altıya kadar inmişti. Bunun metodu da önyargısız yeni bir paradigma inşasından geçmekte. 1699 Karlofça’dan sonra sürekli toprak kayıpları ve yenilgiler sadece Devleti-ali-Osmaniye’nin yöneticilerini değil kurucu unsurun çekirdeği Sünni-Türk Müslüman halkı da kaygılandırıyordu.