Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. 140. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. g. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. e S. . Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Yani ortada uzay yoktur. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. 140Prof. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Evrendeki zamanın durumu budur. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. ” Richard Muller a. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler.

Zaman Nedir?

Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Evrendeki zamanın durumu budur. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. e S.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Yani ortada uzay yoktur. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. . Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. ” Richard Muller a. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. 140. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. 140Prof. g. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor.