Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. 140. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Yani ortada uzay yoktur. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. ” Richard Muller a. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. . Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. e S. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. g. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. 140Prof. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Evrendeki zamanın durumu budur. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir.

Zaman Nedir?

Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. g. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. 140Prof. Evrendeki zamanın durumu budur. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Yani ortada uzay yoktur. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Yani telefon görüşmesi olamazdı. ” Richard Muller a. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. 140. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. . O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. e S. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor.