Mustafa Balbay: Şahsıma mektuplar (5) Hak isteyeni haklarım!

 
Mustafa Balbay: Şahsıma mektuplar (5) Hak isteyeni haklarım! Mustafa Balbay: Şahsıma mektuplar (5) Hak isteyeni haklarım!

Sonrasında “Mademki millet bu anayasanın sorunlu hale geldiğini düşünüyor. Birkaç boş borudan sonra bir boruda yem verilir. Bunun en iyi meyvelerini yargıda alıyorum. Düşman üreteceksin, onu hain ilan edeceksin, yaptığı her şeyin terör faaliyeti olduğunu kanunlara dayanarak kanıtlayacaksın. . Meclis istediğim hızda çalışmıyor. Aradan zaman geçiyor, biraz daha. . Ne demiş atalarımız? Yok kanun, yap kanun!Yüksek yargı organlarının üstünde bir organ daha kurdum:Saraytay!Herkes kendini buraya göre ayarlıyor! Kanunlar her bakımdan önemli. Seferde yem azalınca yem verme aralığı da artar. Ne zaman hangisi işimize gelirse onu kullanırız. Sonra kin ve nefret diline yeni sözcükler ekleyip piyasaya süreceksin! Bazen üretim hataları oluyor, yeterince kin ve nefret üremiyor ama o zaman da “korku”yu devreye sokuyorum. Anayasa Mahkemesi “hukukça” diye yabancı bir dil kullanıyor ama olsun, biz yok saydığımız için varlığının anlamı olmuyor. Diyorum ki aynı konuda 4-5 kanun çıkarın. Sonra, “Zam gelebilir” diyorum. Boru ötünce, atlar yem gelecek deyip rahatlar. . ” diye düşünüp tedirgin oldu. Vermesem de verebilirim ihtimaline seviniyorlar. Yenisini yapalım” diye bir hamle daha düşünüyoruz. Atlar yine rahatlar. Tabii millet korktu, “Adliyede böyleyse. Hemen haklıyorum!",. Kontrollü kaos ortamı yarattım. Halkı kin ve nefretle beslemek, ekmekle beslemekten daha kolay. Başarılı uygulamalarımın en başarılısı devlet kurumları arasındaki uyumu sona erdirip son sözün Saray’da söyleneceği bir düzensizlik kurmak oldu. Atlarsa az sonra yem geliyor diye rahatlar. Yol haritam açık ve net:Her şeyi belirsiz hale getir, belirleyici ol!Seri üretime bağladığımız terörist imalatının son örneği Can Atalay olayında da her şey öngördüğümüz gibi gidiyor. Hemen beklenti içine giriyorlar. Yerel seçimler sürecinde “ekonomi dışında her şeyin konuşulması” ilkesi çerçevesinde milletin anayasadan da bıkmasını sağlamak üzereyiz. Atlar acıkıp huysuzlaşırsa arada yem borusu çalınır ama yem verilmez. . *** Anayasada, yasalarda sakatlık bir değil ki! Hangisini düzelteceğime şaşırıyorum. . Anayasada ne yazarsa yazsın, gerçek budur. . Biraz zam yapıyorum. Başlığını şimdiden paylaşayım:Oy istenmez, alınır!İpuçlarından birini vereyim. . Olaya CHP’yi bulaştırıp olayla ilgili yayın yasağı getirmek çok iyi oldu!***Önümüzdeki günlerde, milletten oy toplama teknikleriyle ilgili yöntemleri insanlığın hizmetine sunacağım. İşte ben asil milletime asil at muamelesi yapıyorum. Tarihte, atlarla sefere giderken, yem verilmeden önce “yem borusu” çalınır. Tutturmuşlar, “masumiyeti karinesi”!Ulan cibiliyetsizler, bunun ne anlama geldiğini biz bilmiyor muyuz? Önce şu ilke yerleşecek:Herkes bize mahkûmdur, bize mahkûm olmadığını düşünen terörden hüküm giyer, mahkûm olur!Bunu “mahkûmiyet karinesi” olarak kayda geçirdik. Ver korkuyu, al oyu! İstanbul adliyesi’nin koridorlarında “Yaşasın şeriat” diye slogan atanların başına bir şey gelmesin diye özel güvenlik ciddi önlemler aldı. . Gelmeyince yine huysuzlaşırlar. Arada uyanıp “Hakkımı istiyorum” diyen olursa. Sonra adliye girişine teröristlerin giriş yapması, işi daha karmaşık hale getirdi.

Mustafa Balbay: Şahsıma mektuplar (5) Hak isteyeni haklarım!

Ver korkuyu, al oyu! İstanbul adliyesi’nin koridorlarında “Yaşasın şeriat” diye slogan atanların başına bir şey gelmesin diye özel güvenlik ciddi önlemler aldı. Sonra kin ve nefret diline yeni sözcükler ekleyip piyasaya süreceksin! Bazen üretim hataları oluyor, yeterince kin ve nefret üremiyor ama o zaman da “korku”yu devreye sokuyorum. Olaya CHP’yi bulaştırıp olayla ilgili yayın yasağı getirmek çok iyi oldu!***Önümüzdeki günlerde, milletten oy toplama teknikleriyle ilgili yöntemleri insanlığın hizmetine sunacağım. Hemen haklıyorum!",. Tarihte, atlarla sefere giderken, yem verilmeden önce “yem borusu” çalınır. Atlarsa az sonra yem geliyor diye rahatlar. Boru ötünce, atlar yem gelecek deyip rahatlar. Başlığını şimdiden paylaşayım:Oy istenmez, alınır!İpuçlarından birini vereyim. Ne demiş atalarımız? Yok kanun, yap kanun!Yüksek yargı organlarının üstünde bir organ daha kurdum:Saraytay!Herkes kendini buraya göre ayarlıyor! Kanunlar her bakımdan önemli. Vermesem de verebilirim ihtimaline seviniyorlar. Hemen beklenti içine giriyorlar. Seferde yem azalınca yem verme aralığı da artar. Anayasa Mahkemesi “hukukça” diye yabancı bir dil kullanıyor ama olsun, biz yok saydığımız için varlığının anlamı olmuyor. Tutturmuşlar, “masumiyeti karinesi”!Ulan cibiliyetsizler, bunun ne anlama geldiğini biz bilmiyor muyuz? Önce şu ilke yerleşecek:Herkes bize mahkûmdur, bize mahkûm olmadığını düşünen terörden hüküm giyer, mahkûm olur!Bunu “mahkûmiyet karinesi” olarak kayda geçirdik. Sonra, “Zam gelebilir” diyorum. Tabii millet korktu, “Adliyede böyleyse. Düşman üreteceksin, onu hain ilan edeceksin, yaptığı her şeyin terör faaliyeti olduğunu kanunlara dayanarak kanıtlayacaksın. . ” diye düşünüp tedirgin oldu. Atlar acıkıp huysuzlaşırsa arada yem borusu çalınır ama yem verilmez. Diyorum ki aynı konuda 4-5 kanun çıkarın. Biraz zam yapıyorum. Yenisini yapalım” diye bir hamle daha düşünüyoruz. Atlar yine rahatlar. Arada uyanıp “Hakkımı istiyorum” diyen olursa. Gelmeyince yine huysuzlaşırlar. . . Kontrollü kaos ortamı yarattım. Sonra adliye girişine teröristlerin giriş yapması, işi daha karmaşık hale getirdi. Aradan zaman geçiyor, biraz daha. . Halkı kin ve nefretle beslemek, ekmekle beslemekten daha kolay. Yol haritam açık ve net:Her şeyi belirsiz hale getir, belirleyici ol!Seri üretime bağladığımız terörist imalatının son örneği Can Atalay olayında da her şey öngördüğümüz gibi gidiyor. Yerel seçimler sürecinde “ekonomi dışında her şeyin konuşulması” ilkesi çerçevesinde milletin anayasadan da bıkmasını sağlamak üzereyiz. . Anayasada ne yazarsa yazsın, gerçek budur. . *** Anayasada, yasalarda sakatlık bir değil ki! Hangisini düzelteceğime şaşırıyorum. İşte ben asil milletime asil at muamelesi yapıyorum. . Meclis istediğim hızda çalışmıyor. Başarılı uygulamalarımın en başarılısı devlet kurumları arasındaki uyumu sona erdirip son sözün Saray’da söyleneceği bir düzensizlik kurmak oldu. Sonrasında “Mademki millet bu anayasanın sorunlu hale geldiğini düşünüyor. Birkaç boş borudan sonra bir boruda yem verilir. Bunun en iyi meyvelerini yargıda alıyorum. Ne zaman hangisi işimize gelirse onu kullanırız. .