Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. 140Prof. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. g. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Yani ortada uzay yoktur. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Evrendeki zamanın durumu budur. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. e S. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. 140. . Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. ” Richard Muller a. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir.

Zaman Nedir?

Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. e S. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. g. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. . Yani telefon görüşmesi olamazdı. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Yani ortada uzay yoktur. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. ” Richard Muller a. 140Prof. 140. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Evrendeki zamanın durumu budur. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir.