Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. 140. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. . Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Evrendeki zamanın durumu budur. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. g. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Yani ortada uzay yoktur. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. 140Prof. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. ” Richard Muller a.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. e S. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi.

Zaman Nedir?

gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. . gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. g. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. 140Prof. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Evrendeki zamanın durumu budur. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Yani ortada uzay yoktur. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. ” Richard Muller a. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. 140. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. e S. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir.