Filistin’de “son perde”: Hamas-Netanyahu şiddet sarmalı

 
Filistin’de “son perde”: Hamas-Netanyahu şiddet sarmalı Filistin’de “son perde”: Hamas-Netanyahu şiddet sarmalı

Bu bağlamda Filistin halkının tek meşru temsilcisi olan tanınan Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) ve Filistin Otoritesi’nin (FO) özellikle uluslararası kesim tarafından desteklenmesi yaşamsal önemini korumaktadır. Diğer bir ifadeyle Filistin mücadelesine, meşruluğuna oldukça büyük zarar verip terörle, söz konusu mücadelenin insanlığa karşı suç ile savaş suçu ile anılmasına sebebiyet vermiştir. İsrail işgali devam etmektedir. İşgal edilmiş Filistin topraklarında, işgal rejimi nitelik değiştirmiş apartheid sistemine benzer hale gelmiştir. Ayrıca siyasal İslam’a göre siyasetin belirlenmesinin yanında bir diğer raison d’être’leri olan Filistin devletinin silahlı mücadele ile kurulması hedefi barış yoluyla gelmiş olacaktır. . Diğer yandan 7 Ekim 2023’ten beri devam eden şiddet sarmalı, İsrail’in uluslararası hukuk ilkelerine dayanan Filistin devletinin kuruluşunu kabul etmeyerek, Filistinlilerin self-determinasyon hakkını tanımayarak her iki taraftan da binlerce kişinin öldürülmesini engelleyebilme fırsatını kaçırdığını göstermiştir. Yahudi yerleşimlerinin inşaası ve dolayısıyla İsrail’in Batı Şeria’daki ilhakı devam etmektedir. BM, Türkiye, son günlerde ise ABD Gazze’ye yönelik saldırılarda sivillerin gözetilmesini, savaş hukukuna uyulmasını özellikle meşru müdafaa hakkının orantılılık ilkesinin benimsemesini İsrail’e hatırlatmaktadır. 7 Ekim 2023’ten beri yaşananlar, Filistin sorununun çözümsüzlüğünü dünyaya hatırlatırken Filistin-İsrail sorununun temelinde yatan nedenleri de bir kez daha gözler önüne sermiştir. Hamas ve silahlı mücadeleyi benimseyen Filistinli örgütlerin ise yaşanacak bu önemli değişiklikte tutum değiştirecekleri düşünülmektedir. İsrail’in Gazze’ye kara harekatının beklenmesi, Gazze’nin yerle bir edilmesinin amaçlanması ve can kayıplarının her gün artarak devam etmesi, uluslararası desteğin daha çok İsrail lehine olması tablonun Filistin’in oldukça aleyhine olduğunu göstermektedir. Başta Binyamin Netanyahu olmak üzere son dönemdeki İsrail başbakanları barış müzakerelerinin başlaması yerine masaya oturmak için Filistin’e çeşitli şartlar öne sürmektedir. Kudüs’te statüko uzun zamandır tehdit altındadır. Söz konusu örgütler pragmatiktir, değişen şartlara adapte olmaya çalışacakları tahmin edilmektedir. Yerleşimciler silahlı olup Filistin’e saldırı düzenlemekte ve Tel Aviv tarafından desteklenmektedir. Netanyahu’nun uzun zamandır hedeflediği ve uyguladığı Filistin mücadelesine zarar verme hedefine geçen haftaki saldırıları ile Hamas büyük bir katkı sağlamıştır. Filistin ve İsrail toplumlarının yaşadığı bu büyük acının son olması Tel Aviv yönetimlerinin anlayışını değiştirmesine bağlıdır. 1948, 1967, 1973 Arap-İsrail Savaşları ile mülteci konumuna gelen Filistinlilerin İsrail’e geri dönüşüne ve tazminat taleplerine kapı kapanmıştır. Hamas’ın Arap devletlerine yönelik destek çağrıları karşılıksız kalmıştır. Örneğin İsrail’in bir Yahudi devleti olduğunu Filistin’in kabul etmesi istenmektedir.

Filistin’de “son perde”: Hamas-Netanyahu şiddet sarmalı

Diğer bir ifadeyle Filistin mücadelesine, meşruluğuna oldukça büyük zarar verip terörle, söz konusu mücadelenin insanlığa karşı suç ile savaş suçu ile anılmasına sebebiyet vermiştir. Söz konusu örgütler pragmatiktir, değişen şartlara adapte olmaya çalışacakları tahmin edilmektedir. Bu bağlamda Filistin halkının tek meşru temsilcisi olan tanınan Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) ve Filistin Otoritesi’nin (FO) özellikle uluslararası kesim tarafından desteklenmesi yaşamsal önemini korumaktadır. İsrail’in Gazze’ye kara harekatının beklenmesi, Gazze’nin yerle bir edilmesinin amaçlanması ve can kayıplarının her gün artarak devam etmesi, uluslararası desteğin daha çok İsrail lehine olması tablonun Filistin’in oldukça aleyhine olduğunu göstermektedir. Filistin ve İsrail toplumlarının yaşadığı bu büyük acının son olması Tel Aviv yönetimlerinin anlayışını değiştirmesine bağlıdır. Ayrıca siyasal İslam’a göre siyasetin belirlenmesinin yanında bir diğer raison d’être’leri olan Filistin devletinin silahlı mücadele ile kurulması hedefi barış yoluyla gelmiş olacaktır. Yahudi yerleşimlerinin inşaası ve dolayısıyla İsrail’in Batı Şeria’daki ilhakı devam etmektedir. İsrail işgali devam etmektedir. Netanyahu’nun uzun zamandır hedeflediği ve uyguladığı Filistin mücadelesine zarar verme hedefine geçen haftaki saldırıları ile Hamas büyük bir katkı sağlamıştır. Hamas’ın Arap devletlerine yönelik destek çağrıları karşılıksız kalmıştır. Yerleşimciler silahlı olup Filistin’e saldırı düzenlemekte ve Tel Aviv tarafından desteklenmektedir. 1948, 1967, 1973 Arap-İsrail Savaşları ile mülteci konumuna gelen Filistinlilerin İsrail’e geri dönüşüne ve tazminat taleplerine kapı kapanmıştır. Örneğin İsrail’in bir Yahudi devleti olduğunu Filistin’in kabul etmesi istenmektedir. Hamas ve silahlı mücadeleyi benimseyen Filistinli örgütlerin ise yaşanacak bu önemli değişiklikte tutum değiştirecekleri düşünülmektedir. . Kudüs’te statüko uzun zamandır tehdit altındadır. Başta Binyamin Netanyahu olmak üzere son dönemdeki İsrail başbakanları barış müzakerelerinin başlaması yerine masaya oturmak için Filistin’e çeşitli şartlar öne sürmektedir. 7 Ekim 2023’ten beri yaşananlar, Filistin sorununun çözümsüzlüğünü dünyaya hatırlatırken Filistin-İsrail sorununun temelinde yatan nedenleri de bir kez daha gözler önüne sermiştir. İşgal edilmiş Filistin topraklarında, işgal rejimi nitelik değiştirmiş apartheid sistemine benzer hale gelmiştir. BM, Türkiye, son günlerde ise ABD Gazze’ye yönelik saldırılarda sivillerin gözetilmesini, savaş hukukuna uyulmasını özellikle meşru müdafaa hakkının orantılılık ilkesinin benimsemesini İsrail’e hatırlatmaktadır. Diğer yandan 7 Ekim 2023’ten beri devam eden şiddet sarmalı, İsrail’in uluslararası hukuk ilkelerine dayanan Filistin devletinin kuruluşunu kabul etmeyerek, Filistinlilerin self-determinasyon hakkını tanımayarak her iki taraftan da binlerce kişinin öldürülmesini engelleyebilme fırsatını kaçırdığını göstermiştir.